13 Aralık 2011 Salı

Genel Bir Anarka-Feminizm Kuramına Doğru


Howard J. Ehrlich

Toplumsal anarşizm ve feminizm kuramları arasındaki benzerlikler, bu iki kurama aşina olanların istisnasız dikkatini çekmiştir. Her iki kuram grubu da toplumsal ve ekonomik eşitsizliklerin köklerinin kurumsallaşmış iktidar [ing. power, erk, güç] düzenlemelerinde yattığı görüşündedir; her ikisi de bu düzenlemelerin değiştirilmesi gereksiniminin özgürleşmenin bir önkoşulu olduğuna vurgu yapar; ve her ikisi de kişisel özerkliğin [ing. autonomy, otonomi] ve özgürlüğün topluluk bağlamında gerçekleşmesi için uğraş verir.
Elaine Leeder, L. Susan Brown, Peggy Kornegger, Carol Ehrlich, Neela Scheuning ve Jane Meyerding gibi yazarların makaleleri olağanüstü bir şekilde harmanlanır. Hepsi de anarşist feminist konumunu güçlendirmekle beraber, her biri bu konum ile diğer feminizm çeşitleri arasındaki farklılıkları kendine özgü bir şekilde kavrar. Bizim başlamamız gereken [yer] işte burasıdır. Feminist kuramların temel ifadelerini ele almamız, ve insanların nasıl bazı ifadeleri onaylayıp diğerlerini ise onaylamadıklarını gözlemlemiz gerekiyor.
Tüm feminist kuramlar toplumda içindeki kadınlar hakkında bir takım gözlemlerle işe başlar. Şu üç ifade bu gözlemlerin özünü oluşturur.
1. Kadınlara ve erkeklere biçilen toplumsal roller esasen kültürel olarak belirlenmişlerdir.
2. Toplumun tüm kesimlerinde kadınlara karşı bir ayrımcılık söz konusudur --kişisel, toplumsal, iş hayatına ilişkin ve politik olarak.
3. Kadınlar fiziksel olarak nesneleştirilmiştirler ve, bunun sonucunda da sıradanlaşmış bir şekilde taciz ve saldırıya maruz kalmaktalardır.
Bu gözlemler veriliyken, feministler şunu belirtmelilerdir:
4. Kadınlar ve erkekler eşittir.
Liberal feministler, varolan iktidar düzenlemelerini değiştirmek suretiyle [kadınların] eşitliğinin kabul edilmesini amaçlarlar. Onların amacı ayrımcılığı, yani kurumsallaşmış [cinsiyetlere karşı] farklı davranış biçimlerini ortadan kaldırmaktır. Toplumun temel yapılarını değiştirmek onların hedefi değildir. İlaveten, bir sınıf olarak kadınlar hakkında veya kadınların kültürü hakkında özel bir iddiaları yoktur. Onların hedefi iktidar kaynaklarına erişimde eşitlik elde etmektir.

Kadın hareketi kadınlar arasında varolan eşitsizlikler --özellikle toplumsal sınıf, etnik kimlik [ing. ethnicity] ve deri rengi-- yüzünden bölünmüştür. Adeta daha büyükçe toplumlar için olan bu bölünmeler feminist hareket açısından --hem ideolojik olarak hem de hareketi organize etme açısından-- çeşitli güçlükler yarattı. Bazı feministler için bunlar mesele olarak algılanmaz; ama bazı diğerleri için ise, bunlar iktidar mücadelesinin ikincil unsurları [ing. suborinate, ona tabi olan] olarak görülür. Yine bazıları --esasen radikal feministler-- ise sınıf, etnik kimlik ve renk meselelerinin kadın hareketine dahil edilmesi süreci konusunda bölünüyorlar.
Farklı radikal feministlerin (ve anarşistler de bunlardan birisidir) için, onların kuramlarını oluşturan bazı ek inanç ifadeleri bulunur. Radikal bakış açısının tümünde merkezi olan şey, --özellikle de bir kimsenin günlük yaşamındaki-- araçlar ve amaçlar arasındaki tutarlılıktır.
5. Kişisel olan politiktir.
"Politika", resmi hükümetle ilintlili olan dar olaylar kümesinin ötesine geçen bir şekilde tanımlanır. Politika, günlük hayatımızda yaptığımız her şeyi, bize yapılan her şeyi ve bu [olan] şeylere dair bizim yaptığımız her yorumu içerir.

Kültürün toplumsal cinsiyet [ing. gender] temelinde insanları [birbirinden] ayırd edilebilir kılması nedeniyle, kadınlar [ing. females] erkeklerinkinden farklı olan bir takım deneyimlere sahiplerdir. Hatta benzer deneyimlerin bile farklı anlamları olacaktır. Sonuçta ise kadınlar (ve erkekler) birbirinden ayırd edilebilen altkültürler [ing. subculture, toplum içinde davranışlarıyla farklı bir unsur meydana getiren grup] geliştirmiştirler. Bu kültürel farklılığın kabulü, feminist kuramın bir başka inanç ifadesinde dile getirilir.
6. Her toplumda ayrı, teşhis edilebilir bir kadın altkültürü bulunur.
Bu kültürün ayırd edici unsurları, ev işi ve geçimlilik temelinde yapılan çiftçilik gibi yaşamakla ilintili faaliyetler; çocuk yetiştirme, empati ve dayanışma gibi kişilerarası ilişkileri içeren faaliyetler etrafında yoğunlaşmış olan [unsur]lardır (Bazı feminist düşünce çeşitleri ruhaniliği [ing. spirituality] de buna dahil eder).

Radikal feministlerin çoğu kadınların kültürünün unsurlarının hakim olan erkek kültüründeki benzer [karşılık düşen unsurlara] tercih edilir olduğuna inanır. Bazı radikal feministler gayet anlaşılır bir şekilde bu noktada dururak, kadınların oluşturduğu bir toplulukta yaşamayı (ve eğer mümkünse çalışmayı) seçerler. Bazıları ise kadın kültürünün üstünlüğünü (ve sıklıkla da bunun sonucunda kadınların üstünlüğünü) iddia ederek, kadınlar tarafından kontrol edilen bir toplumun ataerkil toplumların baskıcı karakterini barındırmayacağını savunurlar.Bunlardan bazıları geçmişteki ve gelecekteki anaerkil toplumlarının kuramlarını geliştirmiştirler.
Tüm politik kuramlar gibi, radikal feministler de değişimin nasıl ortaya çıkacağı konusunda bir takım ifadelere sahiptirler (Bunların çoğundan "Building a Revolutionary Transfer Culture" [Devrimci Bir Aktarım [ing. transfer] Kültürü İnşa Etmek] başlıklı yazımda bahsetmiştim, Social Anarchism, sayı 4, 1982). Feminist aktarım kültür için merkezi olan iki gereksinim var:
7. Diğerleriyle birlikte kolektif bir şekilde çalışan birey, değişimin yüzeyini oluşturur..
8. İşbirliği ve karşılıklı yardımlaşma ilkeleri üstüne inşa edilen alternatif kurumlar, bu değişimin örgütsel biçimleridir.
Anlamlı bir toplumsal değişim tek başına çalışan bireylerden kaynaklanmaz. Değişim, karşılıklı yardımlaşma ve işbirliği düzleminde örgütlenen insanlar sayesinde ortaya çıkar. Buna uygun olarak, radikal feministler ve toplumsal anarşistler etkileyici sayıda örgütlenme ve ağ yapısı [ing. network9 oluşturmuşlardır; medya kolektifleri, klinikler, tiyatro grupları, alternatif okullar, kâr-amaçlı olmayan iş yerleri, topluluk merkezleri ve diğer pekçok şey. Peggy Kornegger'in "Anarchism: The Feminist Connection" [Anarşizm: Feminist Bağlantı] başlıklı makalesinde belirttiği üzere "bu gelişmeler genellikle sezgisel" olsa da, radikal feministler tarafından kurulan örgütler sıklıkla anarşist ilkeler üzerinde gelişmiştir. Bunun aksine anarşist feministler için bu bağlantı gayet belirgindir. Her ne kadar belirgin bir şekilde veya doğrudan belirtilmese de, özgürlük radikal feminizm için önemli olan bir kavramdır. Önemli bir inanç ifadesi, bazı anarşistlerin "olumsuz" özgürlük anlayışı olarak adlandırdıklarına vurgu yapar. Bu, insanların bir amaç doğrultusunda nesneler veya araçlar olarak kullanılamayacakları bir tarzda toplumun örgütlenmesinin gerekliliğini vurgulayan bir ilkedir.
9. Tüm insanlar akıllarına veya bedenlerine karşı uygulanan baskıdan ve şiddetten özgür olma hakkına sahiptir.
Bunun radikal feminist kuramlarda açıkça belirtilmemesinin bir nedeni belki de bunun etkilerinin, [feminizm] kuramlarının çoğunun sınırlarının ötesine geçerek anarşist feminizm [kuramına] doğru yönelmesidir. L. Susan Brown'un "Beyond Feminism: Anarchism and Human Freedom" [Feminizmin Ötesinde: Anarşizm ve İnsan Özgürlüğü] adlı yazısında belirttiği üzere:
"Bir kimsenin feminist olması ve iktidara karşı çıkması olabileceği gibi; ... bir feministin de feminist olma hakkından vazgeçmeden, iktidarın kullanımını sahiplenmesi ve hakimiyeti [ing. domination] savunması mümkündür ve tutarsız bir şey değildir."
Baskıdan özgür olmak demek; bir kimsenin kurumsallaşmış iktidar, hakimiyet ve hiyerarşi biçimlerinin artık mevcut olmadığı bir toplumda yaşaması gerekiyor demektir. Anarşistler için, erk [ing. power, iktidar] ana meseledir.
10. Bir kimse ne erke boyun eğmeli, ne de diğerleri üzerinde erk kullanmalıdır.
Anarşistler ulus-devleti reddederler, ve kendilerini onun gayri meşrulaştırılması ve sonlandırılması için çabalıyor olarak nitelendirirler. İktidar düzenlemelerini yapılandırma yetkisi [otoritesi], polis ve askeri güçlerin harekete geçirme tekeli dahil olmak üzere; meşru otoriteyi tanımlama hakkına sahip çıkanlar devlet yöneticileridir. Radikal feministler ataerkilliği, yani zorla [zor kullanımıyla] ve erkeğe ait otoritenin kurumsallaştırılmış kabulü sayesinde [oluşturulmuş olan] erkeğin kadına hakimiyetini sona erdirmek için uğraşırlar. Anarşist feministler açısından, devlet ve ataerkillik ikiz sapkınlıklardır. Böylece devleti tahrip etmek demek kurumsallaşmış ataerkilliğin ana birimini tahrip etmek demektir; [ve] ataerkilliği tahrip etmek demek de bugünkü haliyle varolan devleti tahrip etmek demektir. Anarşist feministler radikal feministlerin çoğundan daha ileri giderler: devletin daima tanımsal olarak gayri meşru olduğu uyarısında bulunurlar. Bu nedenle feministler ne devletin seçim tuzağı dahilinde çalışırlar, ne de mevcut eril devletlerin yerine dişil devletleri getirmeye çalışırlar. Daha önce bahsettiğim üzere bazı radikal feministler, kadınlar tarafından kontrol edilen bir toplumun ataerkil bir toplumdaki baskıcı özellikleri barındırmayacağını öne sürerler; anarşist feministler ise devlet yapısının bizzat kendisinin eşitsizlikleri yarattığı cevabını verirler. Anarşizm, tüm toplumsal eşitsizliklerin yeniden vücuda gelmesini engelleyebilecek yegane toplumsal örgütlenme tarzıdır.

Anarşist feministler, diğer radikallerin genellikle acı tecrübeler sonucunda öğrenmek zorunda kaldıkları şeyi bilmekteler: Hiyerarşi, otorite ve iktidardan kurtulunmak için tasarlanmış yeni örgütlenme biçimlerinin gelişmesi, yeni toplumsal yapıları gerektirmektedir. Ayrıca, örgütlerin düzgün ve etkin bir şekilde işlemesi ve yeni gayri resmi seçkinlerin ortaya çıkmaması için; bu yapılar dikkatli bir şekilde inşa edilmeli ve devamlı olarak beslenmelidir. Eğer ortada bir temel eylem ilkesi varsa, bu da günlük yaşantımızda sürekli olarak özgürlüğü yaşabilmemiz için, özgürlük alışkanlığını geliştirmemiz [beslememiz] gerektiğidir. Elaine Leeder "Let Our Mother Show the Way" [Bırakın Yolu Annelerimiz Göstersin] başlıklı makalesinde eril hakimiyeti altındaki anarşist düşüncenin sınırlarını, anarşist kadınların genişlettiğine dikkat çekiyordu. Şimdi olduğu gibi o zamanda da cinsiyetçi anarşistlerin var olduğuna hiç şüphe yok; ama Susan Brown'un belirttiği üzere, "bu yanlızca kendi anarşizmleriyle çelişmeleri suretiyle olur".

Anarka-feminist Manifesto


     Dünyadaki kadınların çoğu kendi yaşamlarını ilgilendiren konularda alınan kararlar [üzerinde] hiçbir hakka sahip değiller. Kadınlar iki çeşit tahakküme maruz kalmaktalar: 1) insanların genel toplumsal tahakkümü, ve 2) cinsiyetçilik [ing. sexism] -cinsiyetleri nedeniyle [karşılaştıkları] tahakküm ve ayrımcılık.

Tahakkümün beş ana biçimi var:

* İdeolojik tahakküm; katı kültürel gelenekler, din, reklamcılık ve propaganda yolu ile beyin yıkama [ing. brainwash]. Kavramları manipüle etme, ve kadının duygu ve hassasiyetiyle oynama. Tüm alanlarda yaygın ataerkil ve otoriter davranışlar, ve kapitalist zihniyet.
* Devlet tahakkümü; insanlar arasındaki ilişkilerin çoğunda ve yine sözde özel yaşam'da, yukarıdan aşağıya doğru [olan] emir komuta zinciri şeklindeki hiyerarşik örgütlenme biçimleri.
* Ekonomik sömürü ve baskı; bir tüketici olarak; evde ve kadın işleri'nde düşük ücretli bir işçi olarak.
* Özel alanda olduğu kadar, toplumun kollaması altında da [karşılaşılan] Şiddet --alternatiflerin ve doğrudan fiziki şiddetin olmadığı baskı [durumlarında] dolaylı olarak.
* Örgütlenme yoksunluğu; sorumluluğu ezip geçen, zayıflık ve eylemsizliği yaratan yapısızlığın [ing. structurelessness] tiranlığı.

Bu etkenler birarada çalışırlar; ve biri diğerinin devamlılığını beslemek üzere, eşanlı olarak bir kısırdöngü içinde birbirlerini beslerler. Bu çemberi kıracak bir her derde deva [bir çare] yoktur, ama bu kırılmaz da değildir.

Anarka-feminizm bir bilinçlilik sorunudur. Gardiyanları işlevsiz kılacak bir bilinçlilik. Özgürleşen bir toplumun ilkeleri, bu nedenle bizim için gayet açık seçiktir.

Anarka-femizm kadınların erkeklerle eşit koşullarda bağımsızlığı ve özgürlüğü demektir. Hiç kimsenin bir diğerinden ne daha aşağı ne de daha yukarı olmadığı; hem erkeğin hem de kadının, yani herkesin uyumlu olduğu bir toplumsal örgütlenme ve toplumsal hayat. Bu, özel alanı da kapsamak üzere, toplumsal hayatın tüm seviyeleri için geçerlidir.

Anarka-feminizm kişisel konularda bireysel; ve birçok kadını ilgilendiren konularda ise diğer kadınlarla birarada olmak üzere, kadınların kendilerinin karar vermesini ve meselelerini kendilerinin çözmesini ifade eder. Esas olarak her iki cinsi de ilgilendiren konularda ise kadınlar ve erkekler eşit koşullarda karara varmalıdırlar.

Kadınlar kendi bedenleri üzerinde kendi kararlarına [ing. self-decision] sahip olmalıdırlar; gebelikten korunma ve doğumla ilgili tüm konular kadınların bizzat kendilerince kararlaştırılmalıdır.

Erkek hakimiyetine karşı, kadını sahiplenme ve kontrol etme tutumuna karşı, baskıcı yasalara karşı ve kadının ekonomik ve toplumsal özerklik ve bağımsızlığı için, bireysel ve kolektif olarak mücadele edilmelidir.

Kriz merkezleri, kreşler, çalışma ve tartışma grupları, kadının kültürel aktiviteleri vb. şeyler oluşturulmalı; ve [bunlar] kadınların kendi yönlendirmesiyle işletilmelidirler.

Her iki [cinsin de] eşit karar alma hakkına sahip olduğu, ve [yine] kişinin bireysel özerkliğine ve bütünlüğüne saygılı, erkek ve kadınlar arasında [kurulacak] özgür birlikler geleneksel ataerkil çekirdek aile'nin yerini almalıdır.

Eğitimdeki, medyadaki ve işyerindeki cinsel basmakalıpçılık [bağnazlık] ortadan kaldırılmalıdır. Sıradan işlerde, ev hayatında ve eğitimde işlerin farklı cinsler tarafından köklü bir şekilde paylaşımı uygun bir amaçtır.

İş yaşamının yapısı, daha fazla yarım gün [ing. part-time] iş [yaratılması] ile ve toplumda olduğu kadar evde de [ev içinde de] düz bir şekilde örgütlenecek dayanışmayla kökten değiştirilmelidir. Erkeğin ve kadının çalışması arasındaki farklılık ortadan kaldırılmalıdır. Hasta bakımı ve çocuk yetiştirme kadını olduğu kadar erkeği de ilgilendirmelidir.

Dişi iktidar [ing. female power] ve kadın başbakanlar, ne kadınların çoğunun amaçlarına ulaşmasına, ne de tahakkümün yokedilmesine yol açabilir. Marksist ve burjuva feministler kadınların özgürlük kavgasını yanlış bir yola sevk ediyorlar. Kadınların çoğu için anarşizm olmadan herhangi bir biçimde feminizm olamaz. Diğer bir deyişle, anarka-feminizm, dişi iktidarın veya kadın başbakanların taraftarı değildir, iktidarın ve başbakanların olmadığı bir örgütlenmenin taraftarıdır.

Kadınların [karşılaştığı] iki yönlü tahakküm, iki yönlü bir savaşım ve yine iki yönlü bir örgütlenme gerektirmektedir: bir yanda feminist federasyonlarda, öte yanda ise anarşist örgütlerde. Anarka-feminizm bu iki yönlü örgütlenmede kesişimi [kesişim noktasını] teşkil eder.

Ciddi bir anarşizm de aynı zamanda feminist olmak zorundadır; aksi takdirde bu gerçek anarşizm değil, [sadece] ataerkil bir yarı-anarşizm sorunu olur. Anarşizmde feminist özelliği [çehreyi] sağlamak anarka-feminizmin görevidir. Feminizm olmadan anarşizm olamaz.

Anarka-feminizm'deki önemli nokta değişimin yarın veya devrimden sonra değil, hemen bugün başlaması gereğidir. Devrim sürekli olmalıdır. Günlük yaşamın içindeki tahakkümü ayırd ederek bugün başlamalıyız, ve bu modeli [kalıbı] hemen burada ve hemen şimdi kıracak bir şeyler yapmalıyız.

Ne arzuladığımıza ve ne yapmamız gerektiğine ilişkin karar verme hakkını herhangi bir lidere devretmeden, kendimiz özerk olarak hareket etmeliyiz; kararlarımızı, kişisel konularda tamamen kendimiz, tamamı ile dişil konularda diğer kadınlarla beraber, ve ortak konularda ise erkek yoldaşlarla birlikte almalıyız.

22 Kasım 2011 Salı

25 kasım cuma günü Kadına Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele günü


25Kasımın,Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası mücadele günü olarak ilan edilmesine neden olan, Mirabel Kardeşlerin, Dominik Cumhuriyeti'n de rejim karşıtı olmalarından dolayı, tecavüze uğrayıp,öldürülmelerinin ardından yaklaşık 50 yıl geçti.

Kadına Yönelik Şiddet:
"Cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona zarar veren, fiziksel, cinsel, ruhsal hasarlarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum içerisinde ya da özel yaşamında ona baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranıştır”
Yalnız evde değil sokakta da mevcut olan şiddetin görmezlikten gelinmesi ise cinsiyete dayalı şiddeti sürekli kılan bir etkiye sahiptir.
Kadınların giysi seçimine müdehale edilmesi, baskı altında tutulması ve dışlanmaları bir diğer şiddet biçimidr.
Kadına yönelik şiddet her geçen gün artmaya devam ediyor. Devlet ve yasalar ise kadın cinayetleri işleyenleri koruyor,ve kadına yönelik şiddeti meşru hale getiriyor. Baba, koca, kardeş ve sevgili… Erkekler tarafından hunharca katledilen yaşamlar adeta çaresizliğin pençesinde gözlerimizin önünden bir bir kayıp gidiyor.
Biz Eşit Platform kulübü olarak,her 3 kadından 1'inin şiddete maruz kaldığı bir ülkede,şiddetin hiç bir şeklinin kabul edilemez olduğunu, ayrıca şiddeti görmezlikten gelen herkesin, sen de dahil, şiddeti uygulayan kadar suçlu olduğunu düşünüyoruz.
EŞİT PLATFORM KULÜBÜ




28 Ekim 2011 Cuma

Film Gösterimi


Film başlayacak,izleyeceğiz.Üzerine konuşup tartışacağız.Tartıştıkça kaynaşacak,kaynaştıkça çoğalacağız.